“Biz Babadan Böyle Görmedik…” (1)

"Biz Babadan Böyle Görmedik…" (1)

M. Emin KARABACAK


Kendini beğenmiş bir dil bilgini gemi ile seyahat ediyordu. Yolda gemiciye sordu: ''Hiç dil bilgisi okudun mu?'' Gemici, ''Hayır, okumadım'' dedi. Dil bilgini, ''Ömrünün yarısı boşa geçmiş'' cevabını verdi. Gemici, dil bilgininin bu davranışından rahatsız oldu ama sesini çıkarmadı. Kızdığını belli etmedi. Bir zaman sonra, denizde fırtına çıktı. Rüzgâr gemiyi dalgaların üzerinde bir girdaba doğru sürüklüyordu. Dalgalarla boğuşan gemicinin, gözü dil bilginine takıldı. Gemici yüksek sesle sordu: ''Hocam yüzme bilir misiniz?'' Dil bilgini korku içerisinde büzüldüğü yerden cevap verdi: ''Hoş sözlü, güzel gemici bilmiyorum.'' Gemici; ''Yazık, ömrünün tamamı gitti. Çünkü gemi bu girdaptan kurtulamaz, batar!'' diyerek dil bilginine iyi bir ders verir. (Mesnevi Mevlana)

Günümüz babalarının birçoğunun durumu da bu dil bilgininden farkı olmadığını düşünüyorum. Çünkü günümüz babaları birçoğu işiyle ilgili bilmesi gereken tüm özellikleri en ince ayrıntısına kadar bilirlerken, hayatın anlamı ve geleceğimiz olan çocuk eğitimi hakkında donanımlı bir bilgi sahibi değillerdir. Bunun içinde en küçük ne bir kaygıları ne de çabaları vardır.

Bir gün kitaplarımın çıktığı yayınevinde otururken yayınevi sahibi; yanındakine bir beyefendiye (sonradan bir kurumda müdür olduğunu öğrendiğim) beni tanıttı. O da: "Hocam kitabınızı hanım okudu çok beğenmiş. Kaleminize sağlık. Ancak ben okumadım. Malum iş güç derken okumaya pek fırsatımız olmuyor." dedi.

 Yine iş icabı bir işveren kardeşimizi ziyarete gittiğimizde çocuk eğitimi ile ilgili kitaplarımdan birini hediye etmek istediğimde;  "Hocam bu ne? dedi. Bende "Okumanız için size hediye ediyorum." dediğimde "Hocam ben kitap okumayı sevmiyorum ama yine de alayımda hanım okusun" dedi. İnanın beynimden vurulmuşa döndüm. Koca işyeri sahibi, emrinde o kadar çalışanı var, işi için her şeyi yapabilen bu insan, kendini geliştirme adına çocukları için hiç kitap okumamış ve okumaya da niyeti yok. İşin üzücü bir tarafı da eğitimi tamamen anneye yıkmasıdır.

Baba Dağ gibi Olursa…

Sözlükte baba, çocuğu olan erkek anlamına gelse de bize göre baba; çocuğunu en güzel şekilde eğitmek için önce kendini geliştiren, sonra da gelişim dönemlerine ve çocuk psikolojisine uygun olarak çocuğunu en güzel şekilde eğiten kişi demektir.

Ailede baba deyince güven akla gelir. Çocuklar içinde baba deyince, sırtını dayayabileceği bir dağ anlamına gelir. Çocukların sırtını dayayabileceği bu dağ, çocuklar için bir güven teşkil ediyorsa problem yoktur.

Bu dağ; yağmur yağdığında heyelandan, kar yağdığında çığdan, esen şiddetli rüzgârlardan üzerinde yaşayanları koruyorsa güvenli demektir. Yine bu dağ ağaçlarıyla, çiçek ve gülleriyle, yeşillikleriyle üzerinde yaşayan canlılara barınak ve hayat sunuyorsa bu dağ güvenlidir ve yaşanılabilir bir yerdir. Bu özellikle yoksa bu dağ sadece toprak ve taş yığınıdır.

İşte babaları da bundan dolayı dağa benzetiyoruz. Duruşu ve bilgisiyle etrafına güven vermesi gerekir. Eğer baba güven vermiyorsa kendinden beklenen ailevi vazifeleri getir(e)miyorsa Anadolu da bu gibi babalara "Şam babası" denir.

Çocuk Eğitiminde Teknolojik Babalar…

Çocuklar malum ailenin ve milletin geleceği demektir. Geleceğin teminatı olan bu çocukların eğitimi için anne babaların üzerine düşen görevler vardır. Rabbimiz tarafından çocuklar, anneler kadar babalara da eğitilmesi için emanet edildiğine göre, bu emaneti de en güzel şekilde yerine getirmek gerekir. Evet, günümüzde bu işler annelere kalsa da bu babaların görevini tam anlamıyla yaptığı anlamına gelmemektedir.

Ailede evin ekonomik yükü babalarda olduğu bir gerçektir. Hal böyle olunca babalar işin sadece maddiyatına baktıklarından asıl görevlerini unutmaktadırlar. Oysa anneler kadar babalarda çocukları eğitmek sorumlulukların en başında yer almaktadır. "Demir tavında dövülür." atasözünde de ifade edildiği gibi çocuk eğitimi ihmale gelmez, gelse de telafisi olmaz. Oysa maddi problemlerin telafisi zamanla olabilir.

 

 

 

Previous
Next Post »