M. Emin KARABACAK
Eğitimci-Yazar
Çocukların hayatında babalar ne kadar önemli ise baba ile ilgili hatıralarda o kadar önemlidir. Düşünüyorum da yenil nesil ilerde babalarıyla ilgili hatıra olarak neler anlatacaklar diye. Kendi odalarında sanal âlemde yaşayan bu çocuklar, ilerde herhalde sorulursa hatıra olarak şunları anlatacaklardır:
Bizim el kadar bir cep telefonumuz ve bunda da internetimiz vardı. Biz internette gezinmeye de sanal âlem derdik. Bütün işlerimiz oradan hallederdik. Hatta oyunlarımız da orada oynardık. Eskiler gibi iletişimimizi ve ihtiyaçlarımızı gidermek için fiziksel gücümüzü kullanarak yapmazdık. Tek parmakla bunu yapardık.
Yine eskiden insanlar paylaşımlarını sosyal hayatta yaparlarmış. Bizler ise paylaşımlarımızı sanal âlemde yapardık. Eskiler hasta ziyaretleri, düğünler, taziyeler ve bayramlaşmalar için bizzat evlere giderlermiş. Oysa biz odamız tek parmakla bunları hallediyorduk.
Eskiden çocuklar babalarından izin almadan dışarı çıkamazlarmış. Hatta birçok yerlere de birlikte giderlermiş. Biz kendi odamızda elimizdeki telefonla dünyayı dolaşırdık da babamızın ruhu duymazdı.
Birçokları için hayal gibi de olsa bu, aslında hayatın ta kendisidir. Çünkü çocuklar sanal âlemde, babalarda iş güçte oldukları sürece hatıra olabilecek en küçük birliktelikleri olamayacaktır.
Hal böyle olunca günümüz çocukları ilerde babasıyla anı'sı olmayan çocuklar olacaklardır. "Babamla şunu yaptık, bunu yaptık; şuralara gittik, buraları gittik…" diye çocuklarına anlatacakları bir hatıraları dahi olmayacaktır.
Neden bu hale gelindi?
Teknoloji çağındaki gelişme ve yenilikler aile bütçelerini zorlamaktadır. Teknolojideki yenilikleri takip edebilmek içinde fedakârlık gerekiyor. Ailenin asli olduğu kadar asli olamayan ihtiyaçları karşılamak için babalar; ya mesaiye kalıyorlar ya da ikinci bir işle uğraşıyorlar. Buna bağlı olarak babalar, evlere bedenen oldukları kadar ruhen de yorgun döneceklerdir. Babalar eve bedenen oldukları kadar ruhen de yorgun döndüklerinden, çocuklarına vakit ayırmak bir yana, en küçük sese tahammül edememektedirler.
Babalar eve geç saatlerde ve yorgun dönünce ister istemez çocuklarla da ilgilen(e)meyeceklerdir. Birliktelik sadece bedenen olacağı için bu da çocukları tatmin etmeyecektir. Çocuklarla biraz ilgilen denildiği zamanda: "Ben zaten onlar için çalışıyorum, ben parayı mezara mı götüreceğim, onların rahatı ve geleceği için çalışıyorum." diyerek işin içinden çıkmaya çalışacaklardır.
Babalar bankamatik görevinin yanında buzdolabı gibi soğuk olunca çocuklar da istemez psikolojik olarak kendilerini yalnız hissedeceklerdir.
Çocuklar ilerde; "Babam sağ olsun "buzdolabı" gibi soğuktu, fakat bizim için gecesini gündüzünü kattı." diye gurur mu duyacaklar. Yoksa "Keşke babamız iki kazanacağına bir kazansaydı da ruhen bizimle beraber olsaydı. Karnımızı düşündüğü kadar ruhumuzu da düşünseydi" mi diye içerleyeceklerdir.
Çocuklar ilerde babam meşhurdu, zengindi gibi şeyleri anlatarak mutlu olmayacaklardır. Benim babam bakan, benim babam başkan, benim babam fabrikatör, benim babam müdür, benim babam gazeteci, benim babam yazar… diyene de pek rastlayamazsınız. Çünkü bunlar babasına ait ve kendisine ait bir şey yoktur. Arkadaş ortamlarında bunlardan pek bahseden de olmaz. Bahsedilse dahi diğer çocuklar tarafında pek tasvip edilmez.
"Biz yazın babamla köye gittik, tatile gittik, piknik yaptık, derece yüzdük, balık tuttuk, eşeğe bindik, dağlara çıkıp mantar topladık, kartopu oynadık, kardan adam yaptık, bunu yaptık şunu oynadık…" gibi kendisine ait olan kendisinin de içinde olduğu şeyleri paylaştıklarında mutlu olmaktadırlar. Bu, diğer çocuklar tarafından hayranlıkla dinlenilmektedir.
Sonuçta çocuklar; babalarının malı mülküyle değil, çocukla geçen hatıralarıyla gurur duyacaktır. Çocuklara gerçek miras bırakmak isteyen babalar, çocuklarıyla yaşanmış dolu dolu hatırlar bırakabilmelidirler. Çünkü Karın bir şekilde doyar fakat ruh zamanında doyurulmazsa o açlığı ölünceye kadar hep hissedecektir.
Sign up here with your email
ConversionConversion EmoticonEmoticon