Limona İğne Batırıp Suyunu İçen Anneler…

Limona İğne Batırıp Suyunu İçen Anneler…

M. Emin Karabacak

Eskiden köyün birinde, komşuların kümesinden sürekli yumurta çalıp içen bir çocuk varmış. Köylüleri illallah ettiren bu çocuğun babası, civardaki bir âlime gider ve durumu anlatır:

 "Çocuğunun sadece kümeslerdeki yumurtaları kırıp içtiğini, çocuğun bunun dışında hiçbir olumsuz hareketinin olmadığını, bundan da bir anlam çıkaramadığını" söyler.

Adamı dinleyen hoca efendi de:

"Siz ya da hanımınız size ait olmayan bir şeyi içmiştir. Çocuğunuzun bu davranışı bundan kaynaklanmaktır." der. Adamı da düşünmesi için evine gönderir.

Âlim zatın anlattıklarını eşine de anlatan adam, belli bir süre geçtikten sonra hanımını çağırır ve:

 "Hanım, ben düşündüm taşındım; fakat kendimde başkasının izinsiz bir şeyini içtiğimi bulamadım. Acaba sen kendinde bir şey bulabildin mi?" diye sorar. Adamın hanımı da biraz duraksamadan sonra Bey der:

 "Bu çocuğa hamile iken komşunun evinde canım limon istemişti. Komşudan istemeye utandım ve onun haberi olmadan limona iğne batırıp suyunu içmiştim. Herhalde çocuğun davranışı bundan kaynaklanmaktadır." der.

Çocuk terbiyesinin anne karnında başladığını bilmeyenimiz yoktur.  Hamilelik dönemindeki süreçte yaşananlar çocuğu doğrudan etkilemektedir.

 Peygamber Efendimiz (s.a.v): "Yiyip içtikleriniz helal, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hâsıl olur." (R.Nasıhin)  buyurmuşlardır.

Anne karnında 7-8 aylık bir çocuğu ultrasyonda gözlemleyen araştırmacılar, çocuğun anne karnında mutlu bir şekilde hareket ettiğini görürler.  Sonra anne ve babadan tartışarak kavga etmelerini isterler. Anne babaların kavgaları yapmacık da olsa çocuk birden hareket etmeyi bırakıp büzüşmeye başlar.

Çocuğun anne karnındaki eğitim sürecini araştırmak isteyen araştırmacılar, bir grup hamile anne adaylarını dokuz ay boyunca gözleme tabi tutarlar. Doğumdan sonra da çocukları belirli bir yaşa kadar gözlemleyen araştırmacılar, çocukların davranışlarının annelerin hamilelik dönemindeki davranışlarıyla örtüştüğünü görürler.

Araştırmalar, hamilelik döneminde sinirli olan annelerin çocuklarının sinirli, olanların çocuklarının daha sakin olduklarını göstermektedir. Ayrıca hamilelik esnasında dinlenen müziğin bile çocuğu etkilediği gözlenmiştir. Bunun yanında hamilelik döneminde dini konulara meyilli olan kadınların çocukları dini konulara meyilli olduğu gibi hamilelik döneminde haram helale dikkat etmeyen kadınların çocukları da büyüdükleri zaman helal ve harama dikkat etmedikleri gözlenmiştir.

Yukarıdaki araştırma örneklerini bizler, zaman zaman çevremizde de görmekteyiz. Uzaklara gitmeye gerek yok, yakın akrabalarımıza baktığımız zaman bunu görebileceğimiz gibi kardeşler arasındaki farklar için de hamilelik dönemlerinin gözden geçirilmesi yeterlidir diye düşünüyorum.

 Eskiden hanımlar eşlerini işe gönderirken: "Aman bey, bize haram para getirme, biz açlığa dayanırız; fakat cehennem ateşine dayanamayız." anlayışı vardı. Gelinlik kız aranırken "helal süt emmiş" biri olmasına dikkat edilmesinin temelinde de hayırlı evlatlar yetiştirmek yatmaktadır.

 Oysa günümüzde öyle mi? Gelsin de nerden gelirse gelsin anlayışı ile gelin ya da damat adayında sorulan ilk soru; nerede çalışır ya da babası ne iş yapar sorusudur. Gelin ya da damat adayının ahlakı sorgulanmadan yapılan evliliklerden doğan çocukta ona göre olacağı bir gerçektir. Özünde haram olan bir çocuk, ders çalışmadığı gibi okuldaki arkadaşlarına ve öğretmenlerine karşı da saygısızca hareket edecektir.



Previous
Next Post »